'Postpartum depresyon' adı verilen lohusalık depresyonunun kadının yaşam kalitesini düşürdüğünü belirten Uzman Psikolog Dilara Aloğlu, erken müdahalenin önemine dikkat çekti. Uzm. Psk. Aloğlu, lohusalık depresyonu belirtileri ve tedavi yöntemlerini anlattı.
Doğumdan sonraki ilk 2-4 haftaya dikkat
Kadın yaşamının en güzel dönemlerinden biri olarak adlandırılan gebelik ve doğum sonrası dönem aynı zamanda ruhsal bozuklukların gelişimi açısından dikkat edilmesi gereken de bir dönemdir. Postpartum depresyon, doğumdan sonraki ilk 2–4 haftada belirtileri ortaya çıkan ve 12’inci aya kadar devam edebilen, önemli psikiyatrik durumlardan biridir. Aslında sürecin fizyolojik alt yapısı, doğumla birlikte vücutta meydana gelen değişimler, hormonel iniş-çıkışlar ve rahmin eski haline dönme süreci, psikolojik alt yapısı ise günlük yaşantının değişmesi ve “bir bebeğim var, artık anneyim!” hissinin birçok kadında olumsuz duygulara neden olması durumudur. İlk bir hafta kadar normal kabul edilen bu tip duygular, uzun süreli olduğunda postpartum yani lohusa depresyonundan şüphelenilebilir.
Annelik hüznü ile karışıtılabiliyor
Doğum sonrası depresyonun bulguları, doğum yapmayan kadınlardaki depresyondan farklı değil ancak doğal olarak görülebilecek belirtilerden (kilo kaybı, uykusuzluk vb.) ya da doğum sonrasındaki ilk günlerde sıklıkla görülen annelik hüznünden ayırt edilmesi güç olabiliyor. Doğum sonrası depresyonunda daha çok kişinin aile üyelerine karşı sevgisizliği ve bebeğine karşı zıt duyguları daha ön plandadır. Diğer bulgular, duygudurumun deprese olması, aktivitelere ilginin azlığı, iştah değişikliği, yorgunluk, uyku bozuklukları, çocuğun bakımında güçlükler, suçluluk hissi, kendine güven azlığı, konsantrasyon güçlüğü, psikomotor retardasyon ya da ajitasyon ve intihar düşünceleridir. Bu durum hafif ya da orta şiddette olduğunda sinsi bir seyir izleyip hastaneye yatışı gerektirecek derecede ağırlaşabilir.
Lohusalık depresyonu risk faktörleri
Gebelik döneminde yükselen bazı hormonların (östrojen ve progesteron) doğumla birlikte ani düşmesi depresyondan sorumlu tutulmuştur. Postpartum depresyon için pek çok risk faktörü tanımlanmıştır.
– Birden fazla çocuğa sahip olma,
– Kişinin depresyon geçmişi,
– Gebeliği/çocuğu istememe (plansız gebelik),
– Ekonomik olarak düşük gelir,
– Evlilik durumu (eşle olumsuz ilişki),
– Doğum şekli,
– Emzirme (Anne ve bebeğin emzirme adaptasyonunda yaşanan olası başarısızlık)
– Zor geçen bir hamilelik, yorucu ve zor bir doğum deneyimi,
– Doğumdan sonra yeterli desteği görememek,
– İhtiyaçları karşılamada zorlanma,
– Doğum sırasında anne ve/veya bebeğin yaşadığı olası bir sağlık sorununun, doğum sonrası dönemi de olumsuz etkileyebileceği gibi durumlar risk faktörleri olarak bilinmektedir.
Çocukları da etkiliyor
Her anne, doğumdan sonra fizyolojik ve hormonal birtakım değişimler yaşıyor ancak bu değişimden etkilenme şiddeti anneden anneye farklılık gösterebiliyor. Doğum yapan tüm kadınlarda hormonal değişiklikler olmasına rağmen ruhsal bozuklukların ancak kadınların %10-15'inde gelişmesi sosyal zorlanma, kişiler arası ilişki sorunları, sosyal destekten yoksun olma gibi durumlarla da ilgili olabileceğini düşündürmektedir
Hayatlarını kendilerinden çok dış faktörlerin yönettiğini düşünen anneler doğum sonrası depresyon açısından yüksek risk grubundadır. Bazı araştırmalar depresif olmayan annelere göre depresif olanların çocuklarına daha az şefkat ve ilgi gösterdiklerini göstermektedir. Doğum sonrası depresyona sahip annelerin çocuklarının daha sinirli, çekingen, daha az yüz mimiği kullanan, az konuşan, sık davranış problemi gösteren ve bilişsel açıdan zorlanmalar yaşayabilen çocuklar olduğu görülmüştür. Erken yaşlarda gelişen depresyonun ise büyüme/gelişme, okul başarısı, aile ve arkadaş ilişkileri gibi konular üzerinde olumsuz etkiye sahip olduğu yine araştırmalar tarafından ispatlanmıştır
Doğum sonrasında bir kadın alışılanın aksine çocuğu ile ilgili tuhaf davranışlar sergiliyorsa, bir anneden beklenen davranışlardan ziyade ihmal, bebeğe karşı hırçın ya da tuhaf davranışlar sergiliyorsa mutlaka doğum sonrası psikiyatrik durumlar akla gelmelidir. Tedavi edilmeyen vakalarda intihar ya da bebeğe zarar verme durumları da görülebilir. Bazı anneler bebeğe verilen hayati zararlar nedeniyle dava konusu olabilmektedir. Ayrıca bozulmuş anne–bebek bağlanması, bebeğin kötüye kullanımı ve bebeğin ihmali olması durumları da yine olası sonuçlar arasındadır.
Tedavi edilebiliyor
Doğum sonrası hüznü ya da depresyon tedavisinde annenin belirtilerinin şiddetine göre belirlenecek motivasyonel görüşmeler, bilişsel davranışçı çalışmalar, ilaç tedavisi, Transkraniyal Manyetik Uyarı (TMU) ve Elektro Konvülsif (EKT) tedavisi gibi seçenekler kullanılabiliyor. Hem sıklığının yüksek olması hem ölümcül sonuçlarının olabilmesi açısından kadın ruh sağlığında dikkat edilmesi gereken durumların ilk sırasında gelmekte olan doğum sonrası depresyonu, koruyucu ruh sağlığının önemini de açıkça gösteriyor. Bu nedenle kadının gebe kalmadan önce ruhsal olarak iyi durumda olması, gebelik süreci ve sonrasında kendisini nelerin beklediği ile ilgili bilgilendirilmesi, süreçle baş etme becerilerinin güçlendirilmesi önem taşıyor.